Bilişsel Çelişki (Cognitive Dissonance)

Bilişsel Çelişki (Cognitive Dissonance)

İçinde bulunduğumuz ortamlarda gerçekleşen olayların veya yeni edindiğimiz bilgilerin geçmişte öğrendiklerimizle ya da inançlarımızla çelişmesi bizlere zihni bir rahatsızlık verir.  Davranış bilimciler bu fenomeni 'Bilişsel Çelişki' olarak adlandırırlar.

'Cognition' kelimesinin Türkçe karşılığı sözlüklerde biliş; düşünme, kavrama ve bilme yetisi olarak karşımıza çıkıyor.  Psikoloji bilimine göre biliş; tutum ve tavırlarımızı, duygularımızı, inançlarımızı ve değerlerimizi temsil eder.   Birbirleri ile uyum sağlamayan inanç, duygu ve değerlerin kesişmesi bilişsel çelişki ortamını yaratır.

Örneğin, en ileri teknolojiye sahip olduğunu düşünerek satın aldığımız  bir cep telefonunun kısa bir süre sonra daha ileri bir modelinin çıkması bizde rahatsızlık yaratabilir.  Bu rahatsızlığı yenmek için kendimizi sürekli olarak daha önce verdiğimiz kararda haklı olduğumuza ikna etmeye çalışırız.  Bu ikna sürecindeki düşünce ve eylemlerimiz her zaman bizim lehimize çalışmayabilir.  Bu duruma düşen bireyler aşağıdaki hatalara eğilimli olurlar:

1. Algıda seçicilik: Verdiğimiz herhangi bir kararın sonucunun bizi rahatsız etmesi durumunda ağrılıklı olarak o kararımızı destekleyen bilgi ve yorumlara kulak vermeyi tercih edebilir (Doğrulama Yanılgısı - Confirmation Bias) ve kararımızı objektif olarak değerlendirmekten kaçınabiliriz.

2. Karar vermede seçicilik: Bize zarar ettirmeye devam etse de, ilk verdiğimiz kararda ısrar etmeye devam etmek de sık rastlanan hatalardan biridir.  Bu 'Batık Maliyet Yanılgısı - Sunk Cost Fallacy' olarak adlandırılır.  Yapmış olduğumuz bir yatırıma bize zarar ettirmesine ve ileride kar ettirme ihtimalinin az olmasına rağmen devam etmemiz bu yanılgının bir sonucudur.


Bilişsel Çelişki parasal konularda önemli hatalar yapmamıza neden olabilir, örneğin:

1. Yapmış olduğumuz hatalı bir yatırımın vereceği acıyı ertelemek için onun kötü gideceğini tahmin etsek de sonlandırmaktan  kaçınırız (Zarardan Kaçınma - Loss Aversion);

2. Paçal maliyet yaratmak için fiyatı düşen bir hisse senedini veya dövizi almaya devam eder, iyi parayı kötü paranın ardına takarız;

3. Yatırımlarımızın geçmiş performansından duyduğumuz rahatsızlık bizlere geleceğin daha iyi veya daha kötü olacağını düşündürüp hatalar yaptırabilir.  Örneğin, geçmişte hiç kriptopara yatırımı yapmamış olan ancak uzun bir süredir almak için fırsat kollayan birçok kişi 2020 yılının son haftalarında Bitcoin fiyatlarında gözlenen aşırı hızlanmayı görüp "bu yükseliş artık kalıcı galiba" diyerek tarihin en yüksek seviyelerinden alımlar yapmaya başlamıştır.  "Bu tür kararların sonuçları her zaman olumsuz olacaktır" demek yanlış bir genelleme olur ancak sürü davranışı ile oluşan aşırı yükselişlerin ardından gelen düşüşler genelde yatırımcıları üzerler.  

Bilişsel çelişkinin doğurduğu güvensizlik alınması gereken kararları ertelemeye, içinde bulunan durumu korumaya (Statüko Yanılgısı - Status Quo Bias) ve hiç karar almamaya neden olabilir.  Bilişsel çelişkinin sürü davranışlarının önemli nedenlerinden birisi olduğu da gözlemlenmektedir.

2019 yılı boyunca mevduat faizlerinin enflasyonun altında seyretmesi reel getiri arayan yatırımcıları döviz, altın ve hisse senetlerine yönlendirdi.  2019 ve 2020 yılları boyunca 800,000'den fazla yeni hisse senedi yatırımcısı borsaya girdi. Bunu bir fırsat olarak gören piyasa dolandırıcıları tecrübesiz yatırımcıları fiyatlarını kontrol ettikleri küçük ve orta ölçekli hisselere yönlendirdiler ve onlara hisseleri yüksek fiyatlardan devrettiler. Borsada, özellikle küçük ve orta ölçekli hisselerin getirlerinde ve işlem hacimlerinde rekorlar kırıldı.  Birçok acemi yatırımcı zarar ettikleri hisseleri elden çıkartmadılar, hatta maliyet düşürmek için almaya devam ettiler.  Bu furya kitabın yazım tarihinde hala sürmektedir.  Endişem, geçmişte olduğu gibi, bu dönemin sonunda da borsaya küskün büyük bir kitlenin ortaya çıkacağıdır.

Aşağıdaki şema bilişsel çelişkiye karşı verdiğimiz tepkileri göstermektedir:

Konuyu bir örnek ile açalım; işyerinizde birlikte çalıştığınız bir arkadaşınızın davranışına sinirlendiğinizi ve kendinizi tutamayıp ona bağırdığınızı varsayalım. Normalde bu tür bir davranışın yanlış olduğunu bilen, duyarlı bir kişi olduğunuz için bu eylem sizde büyük bir rahatsızlık yaratacaktır. Yukarıdaki şemada görüldüğü gibi, bir inanç ve bununla ilişkili bir eylem arasında tutarsızlık olması uyumsuzluğu arttırır ve bir rahatsızlığa neden olur.  

Genelde, bireyler bilişsel çelişkinin yarattığı rahatsızlığın etkilerini azaltmak için yukarıdaki şemadaki üç yoldan birini seçerler:  

İnançları değiştirmek: İş arkadaşlarınıza bağırmanın yanlış olduğu konusundaki inancınızı değiştirmeniz sizi rahatlatacak yöntemlerden biridir.  Kendinizi iş hayatının acımasız olduğuna, iş yerinde hata yapanların uyarılmalarının, hatta cezalandırılmalarının anormal bir davranış olmadığına ikna ederseniz bu sorunu giderirsiniz.  Ancak, inançlarımızı değiştirmek burada yazıldığı kadar kolay değildir.  Prof. Dr. Acar Baltaş’a göre “inançlarımız sorgulayamadığımız temel kabullerimizdir.  Bu nedenle onlardan vazgeçmek zor hatta imkansızdır çünkü onlar kimliğimizin bir parçasıdırlar. Einstein’ın “önyargıları parçalamak, atomu parçalamaktan zordur” sözü bir benzetme değil, gerçektir. En uçta olan inançlarımız arasında milliyetimiz, dinimiz ve takım tercihimiz yer alır.”

Eylemleri değiştirmek: Yapmış olduğunuz hatayı kabullenmek ve bunu ileride bir daha kesinlikle yapmamak üzere kendinize söz vermek de rahatsızlığı azaltır.  Ancak bunu uygulamak da oldukça zordur.

Eylemler hakkındaki algıyı değiştirmek: Yapmış olduğunuz eylem hakkındaki algıyı değiştirmek, yani örneğimizdeki arkadaşınıza bağırmanızı haklı bir nedene bağlamanız bilişsel rahatsızlığı azaltır.  Bağırış nedeninizi iş arkadaşınızın hata yapmasına veya verimli çalışmamasına bağlayarak kendinizi haklı çıkarabilirsiniz. 

Bilişsel çelişkiyi azaltmak için genelde yukarıdaki üçüncü yöntem tercih edilir.  İçine düşülen olumsuz durum yeniden yorumlanır ve yapılan hata haklı bir nedene bağlanır.  Bu durumda hissedilen rahatsızlık azalır ancak bu yapılan hatayı düzeltmez, tersine bazı durumlarda hatanın büyümesine neden olabilir.

2020 yılının ilk aylarında fiyatı 4.80 TL olan bir hissenin aynı yılın Ağustos ayında 1,035 TL fiyatına yükseldiğini hayretler içinde izledik.  O noktada hissenin piyasa değeri şirketin yıllık satışının 130 (yanlış okumadınız yüzotuz) mislinden daha yüksek olmuştu.  Bu yazının yazıldığı tarihte o hissenin fiyatı zirveye göre dörtte birine düşmüş durumdadır.  Bir mucize olmazsa, o hisseyi yüksek seviyelerden alan yatırımcıların kar etmeleri ihtimal dahilinde değildir.

Diyelim ki, bu örnek kadar ekstrem olmasa da, zarar eden ve ileriye dönük olarak ümit vermeyen bir yatırım yaptınız.  Bu yatırımı sonlandırmak yerine, "zarar eden bir yatırımı tutmakta bir sorun yoktur" diye bir düşünce içine girmeniz zararınızı büyütebilir.  Benzer bir hatalı yatırımı "şimdilik paraya ihtiyacım yok" diye bir bahane ile sonlandırmamak da yanlış bir düşüncedir.  Borsada günlük işlemler yaparak hızlı para kazanmayı hedefleyen birçok kişi zarar eden yatırımlar yapınca onları elden çıkarmak yerine "uzun vadeli yatırımcı" olmayı tercih ederler.

Bilişsel çelişkinin yaratacağı olumsuz davranışları önlemenin ilk adımı ortaya çıkan rahatsızlığı kabul etmek, gerçeklerden kaçmak yerine onlarla yüzleşmek ve rasyonel bir karar vermeye çalışmaktır.  Yanlış bir yatırım kararı verdiğinizi düşündüğünüzde analizinizi yenileyin, gerekirse güvendiğiniz kişilerin görüşlerine başvurun ve hatanızı en kısa sürede düzeltmeye çalışın.


Kaynaklar:

Behavioral Finance and Wealth Management – Michael H. Pompian 

John Wiley & Sons, 2012

Why Smart People Make Dumb Mistakes With Their Money Kerry Johnson, MBA, Ph.D. 

Gildan Media LLC, 2019

Akılsız Duyguların Cezasını Kararlar Çeker Prof. Dr. Acar Baltaş 

Remzi Kitabevi, 2015 




Yorumlar