SERMAYE PİYASAMIZDAKİ GELİŞMELER HAKKINDA DÜŞÜNCELERİM
Merkezi Kayıt Kuruluşu (MKK) verilerine göre, 2020
yılı Ocak ayında 1,231,000 olan yerli hisse senedi yatırımcısı sayısı pandemi döneminde
hızlı bir artış gösterdi. 2020 yılı
boyunca mevduat faizlerinin enflasyonun altında seyretmesi, teknolojik
gelişmelerin mobil cihazlar üzerinden işlem yapmayı kolaylaştırmış ve
ucuzlaştırmış olması, halka arz
işlemleri sonrası aşırı yükselen fiyatların cazibesi ve birçok küçük/orta
ölçekli hissede gözlenen sert fiyat hareketleri hisse senetlerine olan ilgiyi
arttırdı ve yatırımcı sayısını bugün itibarı ile 2,540,000 seviyesine çıkardı.
Normalde, sermaye piyasamızın tabana yayılması
açısından olumlu görmemiz gereken bir gelişme bu. Ancak, sermaye piyasası paydaşlarının birçoğu
bu “hormonlu” büyümenin sağlıklı olmadığını düşünüyor ve son dönemdeki
gelişmelerden tedirginlik duyuyorlar.
MKK verilerinden yola çıkarak yatırımcıların portföy büyüklüklerine
bir göz atalım:
·
Portföy toplamı 100 TL altında olanlar: 520,000
kişi
·
Portföy toplamı 5,000 TL altında olanlar: 1,300,000
kişi
·
Portföy toplamı 100,000 TL üzerinde
olanlar: 292,000 kişi
Yukarıdaki verilerden görüldüğü gibi, sermayenin
tabana yayılması maalesef söz konusu değil.
Toplam yatırımcı sayısındaki artış, özellikle borsada satış yöntemi
yoluyla yapılan halka arzlardan daha çok sayıda alabilmek amacı ile aile
fertleri ve eş, dost adlarına açılmış olan yan hesaplardan kaynaklanıyor. Borsadaki genç yatırımcı sayısındaki artışın
ardında da bu neden yatıyor. İki halka
arzın olduğu bu hafta içinde yeni hesap açılışları hızlandı, sadece 2 Nisan
günü içinde yatırımcı sayısı %12 artış gösterdi, bir günde 274,000 yeni hesap
açıldı.
100,000 TL bugün itibarı ile 12,000 dolar civarında bir tutar. 80 milyonluk Türkiye’de sadece 292,000 kişide bu miktarın üzerinde hisse senedi yatırımı olması düşündürücü. Toplam yatırımcı sayısındaki artış düşük seviyeli portföylerde gerçekleşiyor, yani borsaya hisse senedi yatırımları konusunda bilgisi olmayan, genelde dar gelirli olan vatandaşlarımız birikimlerini büyütmek amacı ile geliyorlar ama birçoğunun burada onlara kurulan tuzaklardan haberleri yok.
2020 yılı başından itibaren çeşitli endeks
değişimlerini inceleyince de borsamızda dengelerin yerinde olmadığını
görebiliyoruz:
Endeks |
2020 Başı |
31.03.2021 |
Artış |
BIST TUM |
1.200 |
1.636 |
36% |
BIST MALİ |
1.351 |
1.339 |
-1% |
BIST ULAŞTIRMA |
1.789 |
1.750 |
-2% |
BIST HALKA ARZ |
2.112 |
10.419 |
393% |
Borsa İstanbul’da işlem gören tüm hisseleri kapsayan
BIST TUM endeksi 2020 yılı başından itibaren özellikle küçük ve orta ölçekli
birçok hissede yaşanan aşırı değerlenme sayesinde %36 yükseldi. Aynı dönemde, borsamızın toplam piyasa
değerinin yarıdan fazlasını oluşturan, bankaları ve finansal kurumları kapsayan
BIST MALI endeksi düşüş gösterdi.
Pandemiden olumsuz etkilenen ulaştırma sektörü endeksi de bu on beş ay
boyunca artış kaydedemedi.
Sektör endekslerinin çeşitli nedenlerle birbirlerinden
zaman içinde ayrışmaları çok doğaldır.
Örneğin, pandemi nedeniyle seyahatlerin iptal olmasının ulaştırma
sektörüne olan olumsuz etkisi malumdur.
Ekonomimizin içinde bulunduğu durum bankalarımız için
de olumsuz bir ortam yaratmaktadır.
Ancak, aynı durum borsada işlem gören birçok küçük ve orta ölçekli
şirket için de geçerlidir. Durum böyle
iken, çok sayıda şirket, işlerinde olumlu gelişmeler olmamasına rağmen borsada tarihi
yükseliş rekorları kırdı, şirket değerleri ve
hisselerin finansal göstergeleri olan fiyat/kazanç, piyasa değeri / defter değeri gibi oranlar bazı
vakalarda akıl almaz seviyelere yükseldi.
BIST halka arz
endeksi ise bu dönem boyunca neredeyse dört misline yükseldi. Halka arz uygulamalarında gösterilen
kolaylıklar halka arzlara doping etkisi yaptı.
Geçmişte, halka arzdan alım talebinde bulunan bir yatırımcı talebi kadar
parasını hazır eder, bu para blokaja alınır, halka arz sonrası talebinden geriye kalan
kısım yatırımcıya iade edilirdi. Yeni
uygulamada herhangi bir blokaj söz konusu değil, yatırımcılar bankalardaki
mevduat, fon, döviz, altın, vb. tüm birikimlerini teminat gösterip halka arzdan
talepte bulunabiliyorlar.
Bu halka arzların desteklenmesi açısından olumlu bir
gelişme olarak görülebilir, öyledir de.
Ancak, bu uygulama aynı zamanda halka arzlara aşırı miktarda suni talep
gelmesine neden olmaktadır.
Son aylarda halka arzlara yoğun katılım oluyor. Halka arz borsada doğrudan satış yöntemi ile
yapılıyorsa yatırımcılar değişik isimlere hesaplar açarak, talep toplama
yöntemi kullanılıyorsa aslında gerçek talebi yansıtmayan yüksek meblağlar ile
halka arzlara katılıyorlar. Sonuç
olarak, dağıtımlar sonrasında kişi başına düşen lot miktarları çok düşük oluyor. Düşük miktarda hisse alan yatırımcılar
kazançları az olacağı için halka arz sonrası uzun süre satış yapmıyorlar, bunu
fırsat bilen spekülatörler de fiyatları şişiriyorlar. Hisse fiyatları aşırı
yükseltildikten sonra spekülatörler sosyal medya hesapları üzerinden asılsız
söylentiler yayarak beklentileri yükseltiyor ve sonunda hisseleri yüksek
fiyatlardan bilgisiz kitlelere devrediyorlar.
Halka arz sonrası ilk işlem gününde normalde %10 olan fiyat
marjının kaldırılması buna karşı bir önlem olabilir. İlk işlem gününde fiyat dengelenmesi gereken
yerde dengelenir ve ertesi günden itibaren işlemler kaldığı yerden devam
eder. Aksi takdirde, arzın sınırlı
olduğu bir ortamda, yatırımcılar asılsız söylentiler ile çok yüksek fiyatlara
çıpalanıyor ve hisse fiyatı günlerce soluksuz yükseliyor. Halka arz dokümanında, şirket değerlemesini
yapan aracı kurum tarafından “%20 iskontolu olarak” fiyatlandığı söylenen bir
hissenin halka arz sonrası günlerce tavan fiyattan işlem görmesi izah
edilebilir bir durum değildir.
Bugün borsamızda Garanti Bankası, İş Bankası gibi
kurumların hisseleri dolar bazında 2000 yılı öncesi fiyat seviyelerinden işlem
görürken, bazı küçük ve orta ölçekli hisselerin fiyatlarının 10’a, 20’ye, 100’e
katlanmış olması normal bir durum değildir (sayılarda abartma yoktur, 2020 yılı
içinde şirket performansında önemli bir olumlu gelişme olmamasına rağmen fiyatı
sekiz ayda 250 katına yükselmiş bir hisse bile vardır.)
Bu garip fiyat hareketleri sermaye piyasamızın,
borsamızın ve yatırım kuruluşlarımızın saygınlığına gölge düşürmektedir. Bu tür hisselerde bilgisiz, tecrübesiz
yatırımcılara tuzaklar kurulmakta ve onların birikimleri eritilmektedir. Bu adaletsizliğe bazı şirket ortakları da
bilerek veya bilmeyerek ortak olmaktadırlar.
Her şirket sahibi şirketinin gerçek değerini çok iyi bilir. Şirketinin piyasa değeri spekülatörler veya piyasa
dolandırıcıları tarafından aşırı yüksek seviyelere çekilen bir şirket sahibi (özel
bazı durumlar dışında) bu gelişmeye müdahale edebilir ve hisse senetlerinin üzerindeki manipülasyonu
önleyebilir. Bu önlemleri almayan, şirketinin borsadaki
durumunu yakından takip etmeyen şirket sahiplerinin spekülatörler, hatta piyasa
dolandırıcıları ile iş birliği içinde oldukları bile akıllara gelebilir.
Bilindiği gibi, borsa endekslerine dahil edilecek
şirketler için ana kriter işlem hacimleri ve fiili dolaşımdaki payların piyasa
değerleridir. Suni işlem hacimleri ile
aşırı değerlenen küçük ve orta ölçekli hisseler Borsa İstanbul’daki endeksleri
de olumsuz etkiliyor. Genelde büyük şirketlerimize
yatırım yapan yabancı kurumsal yatırımcıların Türkiye’ye olan ilgilerinin
azalmış olması büyük şirketlerimizin
değerlemelerini ve işlem hacimlerini düşürüyor. Geçtiğimiz günlerde Anadolu
Grubu, Akçansa, Aksigorta, Aygaz, Enka, İskenderun Demir Çelik, Logo gibi
şirketler BIST100 endeksi dışına alınırken, yerlerine geçtiğimiz aylarda işlem
hacimleri ve değerlemeleri yükselmiş olan orta ölçekli bir grup şirket girdi. Bu
trend devam ederse, BIST100 sağlıklı bir gösterge olmaktan uzaklaşacaktır.
Hep olumsuzluklardan bahsettim. Sermaye piyasamızda iyi şeyler de
oluyor. Portföy yönetim şirketlerimiz
son yıllarda sektörde artan rekabete iyi uyum gösterdiler. Birçoğu yeniden yapılandı, kadrolarını,
teknolojilerini güçlendirdi. Açık bankacılık
ve açık yatırım konsepti yaygınlaşmaya başladı.
TEFAS sayesinde yatırımcılar tercih ettikleri fonlara artık rahatlıkla
ulaşabiliyorlar. Fonbul.com verilerine göre bugün itibarı ile 3,900,000 kişinin
yatırım fonlarında 112.6 milyar TL birikimi bulunuyor.
Bireysel emeklilik sistemimiz de gelişimini
sürdürüyor. Gönüllü BES’te 6,900,000
yatırımcının 156 milyar TL, otomatik katılım sisteminde ise 5,700,000
yatırımcının 12.5 milyar TL birikimi oluştu.
Önümüzdeki dönemde yapılacak düzenlemelerle ve robo-danışmanlık
sisteminin gelişmesi ile vatandaşlarımızın varlık dağılımlarını daha sağlıklı
yapabileceklerini ve BES’den daha fazla verim alacaklarını umuyoruz.
Sermaye piyasamızın ve borsamızın sağlıklı gelişmesi
Türkiye ekonomisi için olmazsa olmaz bir şarttır. Bu konuda tüm sermaye piyasası paydaşları el ele
vermeli ve yapılan yanlışların üzerine hep birlikte gitmelidir. Yatırımcıları korumalı, piyasamızın itibarını zedeleyen
işlemlere hep birlikte engel olmalıyız.
Aksi takdirde sınırlı geliri ve birikimi olan
vatandaşlarımızı sermaye piyasamızda mağdur etmeye devam edecek, gelecekte de
bunun utancı içinde yaşayacağız.
Attila Köksal, CFA
3 Nisan 2021
Yorumlar
Yorum Gönder